Doğduğu anda başlar Beşiktaşlının aşkı. Beşiktaşlı, doğduğunda hayatı siyah beyaz görür. Bir bebeğin gözünü açtığında ilk algıladığı renkler siyah beyazdır. Sonra tanır diğer renkleri.
Beşiktaş’a karşı duyulan aşkta doğumla başlar, işte o yüzden Beşiktaşlı olunmaz, Beşiktaşlı doğulur.
Beşiktaşlılık, çocukluğunda mahallede top oynarken kendini Metin, Ali, Feyyaz yapmaktır ya da kapalıda açılan bir pankarta, çocukça akılla yapılan yorumdur. Bir babanın “Yarın ben oğluma ne diyeceğim?” sorusunda gizlidir Beşiktaşlılık.
İlk aşkı Beşiktaş’la yaşayan insan, unutamaz ilk aşkını hayatı boyunca. İnsan büyüdükçe aşkı da büyür Beşiktaş’ına. Bu aşk, Beşiktaş’a geldiğinde kalbinin kıpır kıpır atmasıdır, bazen Çarşıda yürümektir, bazen de Kazanda delikanlılığa ilk adımdır.
Kol kola yürümektir Çarşıdan İnönü’ye, bazen helal parayı kazanmaktır Köyiçinde. Maç sonrası sonuca bakmaksızın aşkını beklemektir Fulyada, bazen de her şeyi Köyiçinde başlatmaktır inadına.
Rakipleri masa başında kazandıkları şampiyonluk sayılarıyla övünürken, şerefiyle kazandığı ikinciliklerle mutlu olabilmektir, Beşiktaşlılık,
Ulu önderin kulübü sadece bir kere ziyaret etmesiyle övünmeyip, kurtuluş savaşı yıllarında her gün Beşiktaş’ın antrenmanlarını izlediğini, gün aşırı kulüp binasını ziyaret ettiğini Beşiktaş’a ithafen yazdıklarının kulüp binasının girişinde asılı olduğunu bilip, Atatürk bizim takımı tutuyordu diyenlere gülebilmektir, Beşiktaşlılık,
Ulu önderin kurduğu Cumhuriyete sonuna kadar sahip çıkıp, kendi kendine cumhuriyet kuranlara “Nerede sizin Atatürkçülüğünüz?” diyebilmektir, Beşiktaşlılık,
Halkın takımı olmaktır, Beşiktaşlılık,
Vefalı olmaktır, köy takımına elendikten sonra İnönü’deki ilk maçta stadı doldurup aşkını tazelemektir, Beşiktaşlılık,
Yaratıcı zekâsıyla besteleriyle, tezahüratlarıyla, pankartlarıyla diğer takımların kendini bire bir taklit etmesini izlemektir, Beşiktaşlılık,
Rakip takımın taraftarına, dünya yıldızı dediği futbolcusuna, deplasmanda “Korkak Tavuk” dedirtecek zekâya sahip olmaktır, Beşiktaşlılık,
Yıllarca hasreti çekilmiş olan şampiyonluğa çok yaklaşıldığı bir anda takım öndeyken ezeli rakibinden talihsizce gol yiyip şampiyonluğu hediye eden kalecisini, tesislerde dövmek yerine alkışlayıp bağrına basabilmektir, Beşiktaşlılık,
Vefalı taraftar sıfatını Türkiye’de başlatan ve hala da taşıyan tek taraftar topluluğu olma gururudur, Beşiktaşlılık,
Siyahla beyazı, ölümle yaşamı ayıran çizgiyle bağdaştırmaktır, Beşiktaşlılık
Kulüp başkanının dedikleriyle hareket etmeyip kendi başkanına “O koltuk kutsaldır nasip olmaz herkese” diyebilmektir, Beşiktaşlılık,
Halkın takımı olmanın verdiği gururla, alın teriyle kazanılan parayla dalga geçenlere, “Hepimiz Kapıcıyız” deyip “Silah mı satsaydık?”diye sorabilmektir, Beşiktaşlılık,
Rakipleri masa başında kazandıkları şampiyonlukları ile taktıkları yıldızlarla övünürken, Türkiye’de sadece taşıma hakkı kendisine verilen milletimizin uğruna şehit düştüğü ay yıldızımızı gururla taşıdığını bilip, bizim ay yıldızımız yeter diyebilmektir, Beşiktaşlılık,
“Takım böyle tutulur” diyenlere, ilk kurulan takım olmanın gururuyla bakabilmektir, Beşiktaşlılık,
Tesiste futbolcusunu dövmek yerine, kötü oynayan takımını sahaya arkasını dönerek, maçtan sonra stadı terk etmeyip şarkılarla türkülerle protesto etmektir, Beşiktaşlılık
Bir gün herkesi Beşiktaşlı yapmak gibi kompleksli bir düşünce yerine “Beşiktaşlı olmanın ayrıcalığını Beşiktaş ruhuyla yaşayabilmektir”, Beşiktaşlılık,
Nihat, Sergen, Metin, Ali, Feyyaz, Rıza gibi yüzlerce futbolcuyu kendi öz kaynak düzeninde yetiştirip Türk futboluna kazandırmaktır, Beşiktaşlılık,
Sportif başarıların bilincinde olup, mazisiyle övünürken, yıldız savaşı yapan rakiplerine yukarıdaki ahlaki ve etik değerleri sayabilmektir, Beşiktaşlılık,
Bütün bu sayılanları bir cümlede toplayıp, “Beşiktaş Sen Bizim Her şeyimizsin” diyebilmektir, Beşiktaşlılık,
Herkes Beşiktaşlı olamaz, zaten ahlak ister, değer ister, tabi biraz da yürek ister.